Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfakapandiAramaLatest imagesKayıt OlGiriş yap
Selamun Aleyküm, degerli Üyelerimiz malesef Nurmedine sitemiz bazi sebeplerden dolaayi kapanmistir. Bu Yönetim icin cok Üzücü bir durum fakat derlerki "Her güzel sey kisa sürermis" biz buna inaniyoruz. Yillarca bu forumda emegi gecen herkese tesekkürlerimizi bir borc biliriz, Allah sizlerden razi olsun insallah.. Bize ulasmak isterseniz mail adresimiz mevcut, hayatinzida basarilar dileriz Yönetim olarak (Sultan_Ahmed) mail adresimiz : by_turkey@live.de.
Sultan_Ahmed
8647 Mesajlar - 25%
dildar
4492 Mesajlar - 13%
Muhammedemre
4333 Mesajlar - 13%
ergenekon_41
3489 Mesajlar - 10%
sema_nur55
3196 Mesajlar - 9%
__AZiZE_tuL_Kübra__
2555 Mesajlar - 7%
firtina61
2272 Mesajlar - 7%
sel_sebil
2264 Mesajlar - 7%
filistinliyim
1556 Mesajlar - 5%
sahra_gulu
1304 Mesajlar - 4%

Paylaş|

GERÇEK NAMAZ

Önceki başlık Sonraki başlık Aşağa gitmek
YazarMesaj
dildar
Site Yöneticisi
Site Yöneticisi
dildar
<b>Mesaj Sayısı</b> Mesaj Sayısı : 4492
<b>Nerden</b> Nerden : Imtihan dunyasindan
<b>Tecrübe Puanı</b> Tecrübe Puanı : 15346
<b>Kayıt tarihi</b> Kayıt tarihi : 03/07/10

GERÇEK NAMAZ  Vide
MesajKonu: GERÇEK NAMAZ GERÇEK NAMAZ  27316010Cuma Ara. 31, 2010 5:53 am

GERÇEK NAMAZ


Şekilsel namaz, ahlâkımızda yaptığı merhale merhale eğitimle bizi hakiki namaza götürecektir. Gerçek namaza aday olan kimse, nefs dâhil varlığının bütünü ile, imanın, ihlâs ve sıdk potasında erir. Arınmış olan nefs, beden, ruh ve gönülle birlikte ilâhi huzurda insanın ufuk zevkine ulaşır. Böyle bir kimse namazında her âyeti ve zikri okurken onun sırrını adeta yaşar. İlk tekbirle gerçek namaza duran kimse, "Allahü Ekber" deyince artık derisini yüzseniz farketmez. Nitekim Hz. Ali efendimizin iki ayrı kez yaralanmasında yarasını namazda dağlamışlardır.

Gerçek namazda Sübhâneke 'yi okumak, Allah ceryanının düğmesini çevirmektir. Kul bu merhalede Sübhâneke'yi okuyunca öyle ilâhi bir tasarrufa girer ki, dev bir manyetik alana düşen demir tozuna döner. Sübhâneke bittiği zaman, kendisinin bu yüce duygu anında söyleyebileceği tek söz: Fahr-i Kâinat Efendimizin hikmetini temsil eden Fâtiha'dır.


Gerçek namazda okunan Fâtiha'nın, diğer namazlarda okunan Fâtiha'dan çok büyük bir farkı vardır. Gerçek namazda Fâtiha'yı okuyan kul, Fâtiha'yı önce hisseder sonra yaşar. Bakınız, Fâtiha nasıl yaşanır ve hissedilir:


1) Fâtiha'nın ilk niyeti olan "Hamd âlemlerin Rabbi Allâh'ın” okununca önce kulun en öz duygusu olan hamd sırrı gönülde yanar. Bu sır gönüldeki bir merkezden tüm benliğinize öyle yayılır ki, o anda "âlemlerin Rabbi" kavramını tümüyle hissederiz.

Toprağı minicik canı ile delip çıkan çimen, onun Allah'a niyazı sanki içimizde hissedilir. Atomun çekirdeğinde rakseden elektronun bir derviş gibi çekirdeğin karşısında gösterdiği manyetik sipin sanki içimizde gibidir. Bir anlamda onu seyreder, bir anlamda gönlümüzde elektronun ahengini yaşarız. Hamd duygusu derinleştikçe ruhun evrendeki sonsuz raksı ilâhi bir cereyan gibi gönle iner.


2) "O Rahman ve Rahimdir" âyeti okununca bu kez evrenlerin temelindeki güçlü ilâhi kudret ve sevgi doğar gönlümüze! Tüm câzibeler, rakslar, jirospik dönme hareketleri, yaprağın duası, evrendeki binbir renk ve ahenk gönlün açık penceresinden önce seyredilir, sonra hissedilir Rahmandaki bu hikmetler yanında; birdenbire Rahim hikmetinin; inananlara lütfedilen ilâhi sevdanın sırları açılır gönül penceresinden. Teneffüs ettiği havada kendisine zikirle yaklaşan molekülleri sezer, dolaşan kanında kendini koruyan hücrelerin ibadet zevkini duyar.

Bu âyet, yeni bir hamde, yeni bir hazza doğru yaşanan bir başka sayfadır. İşte tam bu sırada nefs ilâhi murada uygun olarak teslimiyetini dile getirir. Bu üçüncü âyettir:


3) "Mâliki yevmi'dîn" Gerçek arınan nefs, bu âyeti okuduğu zaman Rabbine karşı mahşerde vereceği hesabın idrakini taahhüt etmektedir. Altıncı bölümde ayrıntılarını anlatacağım gibi; bu âyet Allah'a karşı her anın hesabını verecek bir ahlak andıdır. Bu andı yerine getirebilen, dördüncü âyeti okuyabilir. İşte gerçek namazda ruh, gönül ve nefsle birlikte beden dördüncü âyeti okur:


4) "Yalnız sana kulluk eder, yalnız senden yardım dileriz" derler.

Bu cümle, kulluğun ilâhi huzurda mutlak ifadesidir. Bütün unsurlarımızla; yani ruh, gönül, nefs, bedenle birlikte teslim olduğumuz için âyet-i kerime çoğuldur. Bu and ilâhi kompitür ekranında o kadar ince bir süzgeçten geçer ki; kulluğumuzda en ufak bir hata varsa, gerçek namaz derhal taklid namaza döner.

Eğer, dördüncü âyetin sorumluluğunda, tam ihlâs sahibi isek Cenab-ı Hak bize "Dile benden ne dilersen" buyurur. Ve ilâhi huzurda bir tek şey dilenebilir. O da Efendimizin bizi götürmeyi taahhüt ettiği sırat-ı müstakimdir:


5) "Bizi sırat-ı müstakime hidayet eyle" Fâtiha süresi, altıncı ve yedinci âyetleri vasıtasıyla sırat-ı müstakimi tanımlarken; "kendilerine nimet verilenlerin yolu ve de nasipsizlerin ve yanılmışların yolu değil" şeklinde açıklama getirmiştir.

Sırat-ı müstakim gerçek mü'minlerin bulunduğu zaman ötesi bir mekândır. Gelmiş geçmiş tüm mü'minler bu Allah caddesinde mekân tutmuştur.


Sırat-ı Müstakîmin idraki ve yaşanması akıl almaz bir haz ve mutluluk coşkusudur. Ancak nasıl ki taklid namazın hakiki namaza doğru kat kat derinlikleri varsa; gerçek namazda da sırat-ı müstakimdeki sonsuz mutluluk perde perdedir. Sırat-ı müstakîmi yaşarken ve seyrederken öylesine derinlerde yaşayabilirsiniz ki; gönlünüz, sizi ta asr-ı saadete götürebilir. Yine bu ilâhi caddede nice İslâm yücelerini seyredebilirsiniz. Bu seyir de her an aynı görüntüyü veren bir seyir değildir. Kalbinizdeki ihlasın şiddeti sizi sırat-ı müstakimde mekândan mekâna aktarır.


Gerçek namazın en önemli sırrı zammı sûre okunurken doğan tecellilerdir. Zira kul, ilâhi huzurda gönlünde ne isterse Kur'an'dan ona ait bir sûre yahut âyet okur. Okuduğu âyet ve sûre, zaman düzleminden fırlayarak tüm gerçeği ile ortaya çıkar. Yani olay aynen yaşanır; Mesela kul Fil Sûresi'ni okumuşsa; Ebrehe'nin ordusunun nasıl perişan olduğunu seyreder. Kadir Sûresi'ni okumuşsa; Kur'an'ın inişini seyreder. İşte, gerçek namazı bir kez olsun kılabilen kul, artık yeni namaz vaktini dayanılmaz bir hasretle bekler. Tekrar hakiki namazı yakalamaya gayret edecektir. İlâhi hikmet içinde, hakiki namazın ufacık bir nedenle kaybolması da söz konusudur. Tabii ki bu kayboluş mutlaka kuldan yana bir aksama olmayabilir. Cenab-ı Hak kulun gönlünde hamd ve hasreti arttırmak için böyle bir tecelli gösterebilir. Şüphesiz ki bütün bunlar ilâhi sevdaya yakalanmış gerçek mü'minIerin motifidir.


Âyeti aynen seyreden mü'min, ilâhi azâmet karşısında rükûa varır. O'nu tenzih ve tesbih eder. Bundan dolayı rükû, namazın başlı başına özel bir mekânıdır. Bu nedenle Cenab-ı Hak gerçek kulları, Rakiin diye Kur'an'da anmış ve övmüştür.


Rüknü sırasında okuduğumuz üç kez tenzih ve tesbihin sıra ile manası şudur:


Birincide: Azametine sınır olmayan Rabbimi tüm akli kavramlardan tenzih ve tesbih ederim.

İkincide: Azametine sınır olmayan Rabbim, seni ilmin öğrettiği tüm benzetiş ve sıfatlardan tenzih ederim.

Üçüncüsü: Azametine sınır olmayan Rabbim, seni hayaldeki tüm zanlardan tenzih ve tesbih ederim.

Bu tenzih ve tesbihler sırasında; ruh, bütünümüze hitap ederek "Semiallahü limen hamideh"; yani Allah kendisine hamdedeni işitir, der. Buna karşılık nefs de: "Rabbimiz, hamd sana mahsustur" mukabelesiyle secdeye kapanır.

İşte, bu andaki hamdin derinliği nisbetin de, yeni âlemIerin perdeleri açılır, özellikle de

Cennet seyredilir. Secde bu seyrin zorunlu bir hareketlidir.

Rükûda, âlemlerin olayları seyredildiği için Cenab-ı Hakk'ın azameti tenzih edilmiştir. Secdede ise âlemlerin ilâhi güzelliği seyredildiğinden kul, bu kez Allah'ı tenzih ederken her türlü güzelliklerden tesbih ve tenzih eder.

Âlâ: Sonsuz güzellik ve mükemmelliği simgeler. Bu nedenle üç "Sübhene Rabbiye'l- âlâ" da sırasıyla şöyle tenzih etmiş oluruz:

Birincide: Sıfatlardaki güzelliklerin tümünden âlâ olan Rabbimi tenzih ederim.

İkincide: Bilişlerin kavradığı güzelliklerin tümünden âlâ olan Rabbimi tenzih ederim.

Üçüncüde: Sezişlerdeki güzellik kavramlarının tümünden Rabbimi tenzih ederim.

Ka'de; oturuşa gelince: Kul mîracın rahîm sırasında sırrından gelen hikmetleri Tahiyyât içerisinde, özellikle üçüncü cümleyi sezer ve vaad edilen mîraca tazarru (yalvararak bekleme) eder.

Salâvat-ı şerifeleri okurken, kulun kalbinde muhabbet-i Muhammedi o kadar nettir ki:

Dışardan seyreden onun hazzını ve zevkini farkeder. Daha sonra dünyaya dönüşe en yakın devrede Hz. İbrahim'i anınca, mutlak bir kulluk şuuruna kavuşur. Hakiki namazı kılan, namazdan çıktığı an Hz. İbrahim gibi ateşe atsanız yanmayacak olan insandır.


Gerçek namazın yavaş yavaş yaklaştığı hedef Mîrac Namazıdır. Mîrac namazı kesinlikle ilâhi muhabbet sırrı taşıdığından gerçek namaz kılan kimse bir süre sonra yüreğinde şiddetli bir hasret hisseder. Selam verdikten sonra dünyaya döndüğü halde yeni namaz vaktine kadar kalbinde daim olan bir fikir başlar. Bu zikir genellikle hay ve rahman zikridir. Bu zikre devam etmek veya etmemek, ihtiyarında değildir. Gönlü ikinci secdede kapıldığı ceryanı bırakmamıştır. O sizine konuşsa bile, kalbi devamlı olarak "Allah Hay" demektedir. Bu yücelmiş kulun nazarında, her şey Efendimize benzeme zevkinden ibarettir. Çünkü mîrac bir Fahr-i Kâinat saltanatıdır. Herkesin mîraca nisbeti, Efendimizin nisbetinden ibarettir, insanın kendin kontrolde veya bir başka nazlı kişiyi tanımasında bu makamın değişmez bir belirtisi vardır. Böyle bir nazlının yanında Efendimizden söz açarsanız, gönlü ve gözü yaşlarla dolar ve titremeye başlar. Onun için hayattaki her olay bir bahanedir. Aslında büyük bir hasretle yeni namazında okuyacağı Fâtiha'ya intizar etmektedir. Fâtiha’da dördüncü âyeti bihakkın okuyup Efendimiz’i seyredebilmek için tam bir teslimiyet içerisindedir. İslâm’ın hakikî tarifi işte bu teslimiyette gizlidir. Kader-i ilâhiden gelen her olay ona zevktir. Başkalarına Cefa olan etkiler, onda sefa yaratır. Hatta ilâhi tecellinin mâna okları gönlüne saplandıkça acı yerine zevk duyar. Çünkü bu tecelliler biraz sonra kılacağı namazda ona can-ı yürekten "Yalnız sana kulluk ederiz" dedirtecektir.

Ve artık gönlün ateşi, nefsin teslimiyeti tam bir cazibe haline gelir. Kul mîrac namazına doğru hızla çekilmektedir. Dikkat ederseniz bir kulun mîrac namazını talep etmesi söz konusu değildir. Ancak nefsin teslimiyetteki ihlâsı ve gönlün aşk ateşi mîrac namazını otomatik olarak bulmaktadır.

Tüm vesvese ve pürüzlerden arınmış olan nefs öyle bir hale gelir ki; mutlak sıfır noktasına ulaşmıştır. Gönülde değil, bizzat nefste hiç bir tereddüt, benlik hissi, ya da arzu kalmamıştır. Bu hikmet, yaratılanlar içerisinde yalnız insan nefsinin ulaşabildiği bir mucize sırrıdır. Yalnız ilâhi arzu ile dolu, tecelliye hazır olan bu nefse; arus-u ilâhi denir. Allah gelini anlamına gelen bu nefs, işte mîrac yolunda dürülmeye başlamış, ilâhi düğüne hazır beklemektedir.


Son yıllarda fizik kavramlarda da bu hikmet seyredilmiştir. Paul Oavles’in (2) yaptığı vakum deneylerinde; mutlak boşlukta akıl almaz güçte ve süratte enerjiler otomatik olarak doğmuştur. Madde dünyasındaki bu hârika tesbit, insan yücelmesinin bir özel yorumudur. Mâna âleminde de nefs, gönül ekranından tüm arzu ve isteklerini çeker, benlik kaygusundan sıyrılırsa orada ilâhi tecelli başlar. Mîracın bir anlamda temelinde bu hikmet yatmaktadır.

(2) Prof. Dr. Paul Davies ünlü Amerikalı teorik fizikçi.


Onk. Dr. Haluk Nurbaki
Sayfa başına dön Aşağa gitmek

GERÇEK NAMAZ

Önceki başlık Sonraki başlık Sayfa başına dön
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: İslami İlimler :: Namaz ile ilgili Herşey-
İstatistikler - Top 10
En Çok Yazan
Yeni Konu / Mesaj
Kullanıcı AdıMesajları
Konu
Tarih
Yazan
Sultan_Ahmed
8647 Mesajlar - 25%
dildar
4492 Mesajlar - 13%
Muhammedemre
4333 Mesajlar - 13%
ergenekon_41
3489 Mesajlar - 10%
sema_nur55
3196 Mesajlar - 9%
__AZiZE_tuL_Kübra__
2555 Mesajlar - 7%
firtina61
2272 Mesajlar - 7%
sel_sebil
2264 Mesajlar - 7%
filistinliyim
1556 Mesajlar - 5%
sahra_gulu
1304 Mesajlar - 4%
Secde-i sehv
Yavuz sultan selimin iran şahına muhteşem cevabı.
Namaz ve Sağlığımız
Niçin namaz?‏
Her seccade bir rampadır. Kul’u Allah’a ulaştıran
öyleyse düşün,anla ve ağla
Secdenin Fazileti
Önsöz
Bugün Mekke`nin Fetih Yıldönümü 1 ocak
Nazlım, Niyazlım Namazım Niye Terkettin Beni...
Ptsi Şub. 25, 2013 8:56 pm
Perş. Mayıs 17, 2012 10:22 am
Ptsi Mart 07, 2011 7:16 pm
Salı Mart 01, 2011 6:54 pm
Cuma Şub. 18, 2011 12:33 pm
Cuma Şub. 18, 2011 12:31 pm
Cuma Şub. 18, 2011 12:17 pm
Perş. Ocak 13, 2011 9:18 am
C.tesi Ocak 01, 2011 1:54 pm
Cuma Ara. 31, 2010 6:03 am










Yetkinforum.com | ©phpBB | Bedava yardımlaşma forumu | Suistimalı göstermek | Son tartışmalar