Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfakapandiAramaLatest imagesKayıt OlGiriş yap
Selamun Aleyküm, degerli Üyelerimiz malesef Nurmedine sitemiz bazi sebeplerden dolaayi kapanmistir. Bu Yönetim icin cok Üzücü bir durum fakat derlerki "Her güzel sey kisa sürermis" biz buna inaniyoruz. Yillarca bu forumda emegi gecen herkese tesekkürlerimizi bir borc biliriz, Allah sizlerden razi olsun insallah.. Bize ulasmak isterseniz mail adresimiz mevcut, hayatinzida basarilar dileriz Yönetim olarak (Sultan_Ahmed) mail adresimiz : by_turkey@live.de.
Sultan_Ahmed
8647 Mesajlar - 25%
dildar
4492 Mesajlar - 13%
Muhammedemre
4333 Mesajlar - 13%
ergenekon_41
3489 Mesajlar - 10%
sema_nur55
3196 Mesajlar - 9%
__AZiZE_tuL_Kübra__
2555 Mesajlar - 7%
firtina61
2272 Mesajlar - 7%
sel_sebil
2264 Mesajlar - 7%
filistinliyim
1556 Mesajlar - 5%
sahra_gulu
1304 Mesajlar - 4%

Paylaş|

CÂHİLİYYE DÖNEMI

Önceki başlık Sonraki başlık Aşağa gitmek
YazarMesaj
Sultan_Ahmed
Webmaster
Webmaster
Sultan_Ahmed
<b>Mesaj Sayısı</b> Mesaj Sayısı : 8647
<b>Nerden</b> Nerden : Almanya
<b>Tecrübe Puanı</b> Tecrübe Puanı : 8706
<b>Kayıt tarihi</b> Kayıt tarihi : 17/02/09

CÂHİLİYYE DÖNEMI Vide
MesajKonu: CÂHİLİYYE DÖNEMI CÂHİLİYYE DÖNEMI 27316010Paz Eyl. 20, 2009 11:18 am

CÂHİLİYYE DÖNEMI



Bilgisizlik,
gerçeği tanımama. İslâm, tam bir aydınlık ve bilgi devri olduğu için,
Arabistan'da İslâmiyet'in yayılmasından önceki devre, daha dar anlamı
ile Hz. İsa'dan sonra peygamberimizin gelmesine kadar geçen zamana
"cahiliyye" devri adı verilmiştir.

Cahiliyye, insanın Allah'ı
gereği gibi tanımaması, ona kulluk etmekten uzaklaşması, onun ilâhî
hükümlerine değil de kişinin kendi hevâ ve hevesine uyması, insanların
koyduğu emir ve yasaklara, siyasî sistem ve düşüncelere inanmasıdır.
Kur'an-ı Kerîm'de: "Onlar hâlâ Cahiliyye devri hükmünü mü istiyorlar?
Gerçeği bilen bir millet için Allah'dan daha iyi hüküm veren kim var?"
(el-Mâide, 5/50) buyurulur. İslâm'ın hakim olmadığı ortamlar Cahiliyye
çağlarıdır. Çünkü ilâhî bilginin kaynağından yoksun olan ortamlardır.
İslâm'ın gelişinden önceki dönemde yaşayan müşrikler Allah'a isyan
etmiş onun hükümlerine sırt çevirmiş bir toplum olarak son derece ilkel
ve cahil hayat sürüyorlardı. Cahiliyye Arapları'nın sürdüğü hayattan ve
içinde yaşadıkları ortamdan bazı örnekleri şöyle sıralamak mümkündür:

Putlara Taparlardi

Cahiliyye
insanları Allah'ın varlığını kabul etmekle beraber putlara taparlardı.
Onlar putlarının Allah katında kendilerine şefaatçı olacaklarına
inanırlar ve: Biz onlara ancak bizi daha çok Allah'a yaklaştırsınlar
diye ibadet ediyoruz" (ez-Zümer, 39/3) derlerdi.

Icki Icerlerdi

Şarap
içmek adeti çok yaygındı. Şairleri her zaman içki ziyafetinden
bahseder, içki şiirleri edebiyatlarının büyük bir kısmını teşkil
ederdi. Hatta Enes b. Mâlik (r.a.)'in bildirdiğine göre İslâm'da içki,
Mâide Suresi'nin doksan ve doksanbirinci ayetleriyle kesin olarak haram
kılınmış, Hz. Peygamber (s.a.s) tellal bağırttırarak bunu ilân
ettiğinde Medine sokaklarında sel gibi içki akmıştır (Müslim, Eşribe,
3).

Kumar Oynarlardi

Cahiliyye
çağında kumar da çok yaygındı. Cahiliyye Arapları kumar oynamakla
övünürlerdi. Öyle ki kumar meclislerine katılmamak ayıp sayılırdı.
Onların şairlerinden biri karısına şöyle vasiyette bulunur:

"Ben ölürsem, sen, aciz ve konuşma bilmeyen, iki yüzlü ve kumar bilmeyen birini isteme."

Tefecilik Yaparlardi

Tefecilik
almış yürümüştü. Para ve benzeri şeyleri birbirlerine borç verirler;
kat kat faiz alırlardı. Borç veren kimse, borcun vadesi bitince
borçluya gelir: "Borcunu ödeyecek misin, yoksa onu artırayım mı?"
derdi. Onun da ödeme imkânı varsa öder, yoksa ikinci sene için iki
katına, üçüncü sene için dört katına çıkarır ve artırma işlemi böylece
kat kat devam ederdi. Tefecilik ve faizin her çeşidini haram kılan
Allah, özellikle Araplar'ın bu kötü âdetlerine dikkati çekerek "-Ey
iman edenler! Kat kat faiz yemeyin." (Âli İmrân,3/130) buyurmuştur.

Faiz Oranlari Cok Büyüktü

Faizcilik
Araplar arasında o kadar yerleşmişti ki ticaretle onun arasını
ayıramıyorlar; "Faiz de tıpkı alış-veriş gibi" diyorlardı. Bunun
üzerine inen ayette: "Allah alış-verişi helâl, faizi ise haram
kılmıştır. " (el-Bakarâ, 2/275) buyrulmuştur.

Fuhus Cok Büyük Orandaydi

Cahiliyye
Araplar'ı arasında fuhuş da nadir şeylerden değildi. Cariyelerini zorla
fuhuşa sürükleyenler vardı. Kur'an-ı Kerîm'de bu hususa işaretle:
"İffetli olmak isteyen cariyelerinizi fuhşa zorlamayın. " (en-Nûr,
24/33) buyurulur.

Kocanın birkaç metresi olduğu gibi, kadının da
başkalarıyla ilişkide bulunması, bazı çevrelerce nefretle karşılanmayan
bir davranıştı. Fuhuşla ilgili Cahiliyye Araplarının şu adetlerini
zikredebiliriz:

Kadın âdetinden temizlendikten sonra kocası ona
"şu adama git ve ondan hamile kal" derdi. Kadın istenilen adamla
beraber olduktan sonra kocası hamileliği belli oluncaya kadar ona
yaklaşmazdı. Sonra yaklaşabilirdi. Bu, iyi bir çocuğa sahip olmak için
yapılırdı.

Sayıları üç ila on arasında değişen bir grup erkek
kadının evine girerek, sırasıyla hepsi de onunla cinsi münasebette
bulunurdu. Kadın hamile kalıp da doğum yaparsa doğumdan bir kaç gün
sonra bu erkekleri çağırır, erkekler de zorunlu olarak bu davete
iştirak ederlerdi. Sonra onlara: "Olanları biliyorsunuz, doğum yaptım"
içlerinden birine işaret ederek "çocuğun babası sensin" derdi. O da
bundan kaçınamazdı.

Bazı fuhuş yapan kadınlar da tanınmaları
için kapılarına bayrak asarlardı. Bu tür kadınlardan biri doğum yaptığı
zaman teşhis heyeti toplanıp çocuğun kime ait olduğunu tespit ederdi. O
da çocuğun babası olduğunu kabul etmek zorunda kalırdı. (Buhârî, Nikah,
36)

Kadına değer verilmez, hak ve hukuku tanınmaz, adeta bir
eşya gibi telakki edilip miras alınırdı. Biri ölüp karısı dul kalınca
ölenin varislerinden gözü açık biri hemen elbisesini kadının üzerine
atardı. Kadın daha önce kaçıp bu halden kurtulamazsa artık onun olurdu.
Dilerse mehirsiz olarak onunla evlenir, dilerse onu bir başkasıyla
evlendirerek mihrini almaya hak kazanır ve kadına bundan bir şey
vermezdi. Dilerse, kocasından kendisine kalan mirası elinden almak için
onu evlenmekten menederdi. Bunun üzerine inen ayette: "Ey inananlar!
Kadınlara zorla mirascı olmaya kalkmanız size helâl değildir. "
(en-Nisâ, 4/19) buyurulmuştur. (Şevkânî, Fethu'l-Kadir, I, 440).

Yiyeceklerin
bazısı yalnız erkeklere ait olup kadınlara yasak ediliyordu. "Onlar: Bu
hayvanların karınlarında olan yavrular yalnız erkeklerimize mahsus
olup, eşlerimize yasaktır. Ölü doğacak olursa hepsi ona ortak olur"
dediler (En'âm, 6/139)

Kizlari Diri Diri Topraga Gömerlerdi

Cahiliyye
Arapları'nın kötü adetlerinden biri de kız çocuklarını diri diri
toprağa gömmeleriydi. Onlar bunu namuslarını korumak veya ar telakki
ettikleri için, bazıları da sakat ve çirkin olarak doğduklarından
yapıyorlardı. Kur'an-ı Kerîm'de şu ayetlerde buna işaret edilir:
"Onlardan birine Rahman olan Allah'a isnat ettikleri bir kız evlâd
müjdelense içi öfkeyle dolarak yüzü simsiyah kesilirdi. " (ez-Zuhruf,
43/17), " Diri diri toprağa gömülen kız çocuğunun hangi suçla
öldürüldüğü sorulduğu zaman... " (Tekvir, 81/8-9), "Ortak koştukları
Şeyler müşriklerden çoğuna çocuklarını öldürmeyi süslü gösterirdi.
"(el-En'âm, 6/137)

Ekin ve hayvanlarını iki kısma ayırıyor bir
kısmını Allah'ın böyle emrettiğini sanarak Allah'a veriyor ve bir
kısmını da Allah'a eş koştukları putlarına ayırıyorlardı. Onlar bu
batıl inanç ve adetlerinde biraz daha ileri giderek Allah'ın payına
düşeni alıyorlar, onu eş koştukları putların payına ekliyorlardı. Ama
putlarının payından alıp öbürüne ilâve ettikleri görülmüyordu.
"Allah'ın yarattığı ekin ve hayvanlardan O'na pay ayırdılar ve kendi
iddialarına göre: "Bu Allah'ındır, Şu da ortak koştuklarımızındır"
dediler. Ortakları için ayırdıkları Allah için verilmezdi. Fakat Allah
için ayırdıkları ortakları için verilirdi. Bu hükümleri ne kötüydü!"
(el-En'âm, 6/136).

Bir kısım hayvanlarla ekinlerin bazısını
dilediklerinden başkasına yasaklıyorlardı. Ayrıca bir kısım hayvanlara
binerken ve keserken Allah'ın adının anılmasına engel oluyorlardı.
(el-En'âm, 6/138).

Bunun dışında hayvanlarla ilgili şu adetleri de vardı:

Deve
beş batın doğurup beşincisinde erkek doğurursa kulağını çentip serbest
bırakırlardı. Artık ona binmeyi ve sütünü sağmayı haram kabul
ederlerdi. Buna "Bahîra"* derlerdi.

Saibe*; dileği yerine gelen kimsenin putlara adadığı deve idi. Buna da binilmez ve sütü sağılmazdı.

Vasîle*;
koyun dişi doğurursa kendileri için; erkek doğurursa putları için
olurdu. Şayet biri erkek, biri dişi olmak üzere ikiz doğurursa, dişinin
hatırı için erkeği de kesmezler ve buna "Vasîle" derlerdi.

Hâm*
; bir erkek devenin soyundan on döl alınırsa onun sırtı haram sayılır,
su ve otlakta serbest bırakılırdı. Kimse ona dokunmazdı.

Bütün
bunlardan başka müşrikler atalarından devraldıkları birtakım adetleri
devam ettirme konusunda direniyor ve hatta bunların bazılarının,
kendilerini Allah (c.c.)'a daha çok yaklaştırdıklarını ileri
sürüyorlardı.

İbn İshak şunları aktarıyor: "Kureyş, ya Fil
olayından evvel veya daha sonra meydana geldiğini tahmin ettiğim bir
bid'at ortaya çıkardı ki, tarihte (Hums) diye anılıp, asalet-i diniye
iddiasından ibarettir." Bunlar: "Biz, İbrahim'in evladıyız, ehl-i Harem
biziz, Beyt'in sahibiyiz, Mekke'nin de sâkini bulunuyoruz. Arap
kabilelerinden hiçbir kabîle, bizim sahip olduğumuz bu şeref ve itibara
sahip değildir. Binaenaleyh biz, bu müstesna mevkiimizin şeref ve
itibarını korumalıyız. Bundan sonra Harem haricinde hiçbir şeye tazim
etmeyip bütün ihtiramatımızı Harem dahilinde hasretmeliyiz. Meselâ,
Arafat'ta halk ile bir sırada, yan yana, omuz omuza durup vakfe etmek,
sonra halk ile geri dönüp gelmek bizim kadrimizi tenzil eder"
diyorlardı.

İbn İshâk devamla: "Kureyşliler bu asalet fikrini
ortaya koydu ve uygulamaya da başladı. Arafat'a çıkmayı, Arafat'tan
ifazâyı terk ettiler. Herkes Arafat'ta vakfe ederken, bunlar
Müzdelife'ye giderler, orada dururlardı. Ve "Biz ehlullahız, Harem-i
Şerif'in hâdimleriyiz" diyerek, diğerleriyle eşitliği kabul etmezlerdi.
Fakat bunlar, Arafat'ta vakfe etmenin İbrahim (a.s.)'in dini muktezası
olduğunu biliyorlardı. Kinâne ile Hüzâaoğuları da bu hususta Kureyş'e
iltihak etmişlerdi.

Bunlar hac için, umre için gelen bedevîlere
müdahaleye kadar ileri gitmişlerdir. Harem hâricinden gelen herkesin,
Beyt'in ilk tavafı Siyab-ı Hums ile tavaf etmelerini kararlaştırdılar
ve uyguladılar. Bu kararın neticelerinden biri: Kim ki adi bir elbise
ile gelip tavaf ederse, tavaftan sonra o elbiseyi çıkarıp atması zarûrî
idi.

Bu kararların ikinci neticesi ise; asilzadelere mahsus bir
elbisesi olmayan bedevî erkeklerin çıplak; kadınların da yalnız önü
yırtmaçlı kısa iç gömleği ile tavafa mecbur edilmesidir.

Bu ve
bunun gibi pek çok âdetler yürürlükte idi. Rasûlullah (s.a.s)'a
iletilinceye kadar da bu âdetler yürürlükte kalmaya devam etti. Daha
sonra da A'râf suresinin 26, 27, 28, 31 ve 32. ayetlerinde, çıplak
tavaf ile birlikte diğer bid'atler de yasaklanmıştır.

Ebû
Hüreyre (r.a.)'den gelen bir rivayete göre, Ebû Bekr es-Sıddık (r.a.)
Vedâ Hacc'ından (bir sene) evvel, Hz. peygamber tarafından Hac Emîri*
olarak (Mekke'ye) gönderildiğinde, Ebû Bekr de Ebû Hureyre'yi Kurban
Bayramı'nın ilk günü Mina'da büyük bir cemaat içinde halka (şu iki
maddeyi) ilâna memur kılmıştır. (Ebu Hüreyre): "Ey Nas! İyi biliniz, bu
yıldan sonra müşriklerin haccetmeleri, çıplakların da Kâbe'yi tavaf
etmeleri yasaktır" demiştir. (Sahîh-i Buhâri, Tecrid-i Sarih Tercümesi,
VI,13) Fakat onlar bunu kabule yanaşmamışlar, atalarını körükörüne
taklide çalışmışlardır. "Onlara: Allah'ın indirdiğine ve peygambere
gelin dendiği zaman: Atalarımızı üzerinde bulduğumuz şey bize yeter'
derler. Alaları bir şey bilmeyen ve doğru yolu da bulamayan kimseler
olsalar da mı?" (el-Mâide, 5/104). İslâm, topluma hakim olunca bütün bu
cahilî sistemin ilkel davranışlarını tamamen yasaklamıştır" (el-Mâide,
5/103).

Bütün bunlara baktığımızda, Cahiliyye'nin bir inanma
biçimi olduğunu görüyoruz. Cahiliyye; bir şeyi gerçeği dışında bilmek,
anlamak ve buna göre amel etmek demektir. Bu duruma göre Cahiliyye;
insanın ve toplumun İslâm öncesi ve İslâm dışı bir yaşayış biçimiyle
yaşaması demektir. Doğru yolun zıddı, ilmin aksi olan, eskiyen ve
değişken olan, bölgelere, kavimlere ve anlayışlara göre kurulan her
türlü İslâm dışı rejimler; cahilî sistemler ve hükümlerdir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://nurmedine.yetkin-forum.com

CÂHİLİYYE DÖNEMI

Önceki başlık Sonraki başlık Sayfa başına dön
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: Yaşam :: Tarih-
İstatistikler - Top 10
En Çok Yazan
Yeni Konu / Mesaj
Kullanıcı AdıMesajları
Konu
Tarih
Yazan
Sultan_Ahmed
8647 Mesajlar - 25%
dildar
4492 Mesajlar - 13%
Muhammedemre
4333 Mesajlar - 13%
ergenekon_41
3489 Mesajlar - 10%
sema_nur55
3196 Mesajlar - 9%
__AZiZE_tuL_Kübra__
2555 Mesajlar - 7%
firtina61
2272 Mesajlar - 7%
sel_sebil
2264 Mesajlar - 7%
filistinliyim
1556 Mesajlar - 5%
sahra_gulu
1304 Mesajlar - 4%
Secde-i sehv
Yavuz sultan selimin iran şahına muhteşem cevabı.
Namaz ve Sağlığımız
Niçin namaz?‏
Her seccade bir rampadır. Kul’u Allah’a ulaştıran
öyleyse düşün,anla ve ağla
Secdenin Fazileti
Önsöz
Bugün Mekke`nin Fetih Yıldönümü 1 ocak
Nazlım, Niyazlım Namazım Niye Terkettin Beni...
Ptsi Şub. 25, 2013 8:56 pm
Perş. Mayıs 17, 2012 10:22 am
Ptsi Mart 07, 2011 7:16 pm
Salı Mart 01, 2011 6:54 pm
Cuma Şub. 18, 2011 12:33 pm
Cuma Şub. 18, 2011 12:31 pm
Cuma Şub. 18, 2011 12:17 pm
Perş. Ocak 13, 2011 9:18 am
C.tesi Ocak 01, 2011 1:54 pm
Cuma Ara. 31, 2010 6:03 am










Yetkinforum.com | ©phpBB | Bedava yardımlaşma forumu | Suistimalı göstermek | Son tartışmalar